Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Attar: İran'ın Karabağ zaferinden mutlu olduğunu söyleyemem
Neden Prof. Dr. Aygün Attar?
1962'de Azerbaycan'ın Kubadlı kentinde dünyaya geldi. Bakü Devlet Üniversitesi'nde mezun oldu. 1994 yılında doçent, 2003'te de profesör unvanını aldı. Çeşitli akademik görevlerin ardından 2012'de 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Giresun Üniversitesi Rektörlüğü'ne atandı. Türkiye ve jeopolitik, Türk-Ermeni ilişkileri, yakın dönem Orta Asya, Transkafkasya, Türk ve Rusya tarihi konularından yetkin isimlerden biri. Aynı zamanda yakın dönem Ortadoğu tarihi ve dış Türkler konularında çalışmalarıyla da biliniyor. Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyeliği'nin yanı sıra Türkiye-Azerbaycan Dostluk, İşbirliği ve Dayanışma Vakfı (TADİV) Başkanlığı görevini yürütüyor.
Azerbaycan kalkınma projelerinin tanıtımı ve barış siyasetinin uluslararası camiada daha iyi anlatılmasına katkı sağlanması amacıyla TADİV’in ev sahipliği bir etkinlik düzenlendi. Azerbaycan Küresel Gazeteciler Konseyi ile TABSED işbirliğinde 23-27 Mayıs 2022 tarihlerinde gerçekleşen etkinliğe Türk Cumhuriyetleri medya temsilcileri katıldı.
Independent Türkçe'nin katıldığı Bakü'deki etkinlikte TADİV Başkanı Prof. Dr. Aygün Attar ile Ankara-Bakü ilişkileri, Karabağ savaşı, Bakü-Erivan barış görüşmeleri, İran ve bölgesel gelişmeleri konuştuk.
TADİV ne zaman kuruldu, kuruluş amacı nedir?
TADİV 24 yıl önce Ankara'da kuruldu. Kurucusu hepimizin yakından tanıdığı rahmetli Prof. Dr. İhsan Doğramacı'dır. Amacı Türkiye-Azerbaycan başta olmak üzere Türk gönül coğrafyasında ilişkilerin geliştirilmesi, pekiştirilmesi, dünya barış ve demokrasisine katkı sunmaktır. Vakfın bünyesinde bir kültür, sanat ve bilim merkezi, bir de düşünce kuruluşu bulunuyor.
"Karabağ ile başlayan kardeşlik ilişkisi müttefikliğe dönüştü"
Karabağ zaferi ile Türkiye-Azerbaycan ilişkileri yeni bir döneme girildi denilebilir mi?
Şüphesiz. Karabağ savaşı ile birlikte Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, Kafkas-İslam olgusu döneminden başlayan kardeşlik ilişkisi müttefiklik ilişkisine dönüştü diyebiliriz. Geçen yıl Şuşa'da imzalanan belge bunun en somut ve hukuki belgesidir.
"İki ülke arasındaki ilişkiler en doruk noktasında"
İlişkilerin zirve noktasında olduğu söylenebilir mi?
Evet. Çünkü Haydar Aliyev tarafından ortaya konulan "bir millet, iki devlet" felsefesi bunun en açık göstergesidir. Azerbaycan'ın doğusundan güneyine, kuzeyinden batısına, herkes "Can Azerbaycan ve kardeş halk" şiarıyla yaklaşıyor. Kardeşlik şimdi doruk noktasına ulaştı. Bu kardeşlik aynı zamanda müttefikliğe dönüştü. Bu müttefiklik askeri, kültürel, ekonomik gibi birçok şeyi ihtiva eder.
"Aliyev'in yumruğunu demire dönüştüren olgu tek vatan ilkesidir"
Azerbaycan'ı ülke olarak ayakta tutan temel dinamikler nelerdir?
Bir kere bunlardan en önemlisi Azerbaycan'ın hoşgörü kültürüdür. Biz hem birinci hem de ikinci Karabağ savaşında bunu gördük ki Azerbaycan'da vatan mevhumu çok önemlidir. Yani hiç şüphesiz ki Azerbaycan bir Türk cumhuriyetidir. Türk milli şuurunun yüksek olduğu bir yerdir. Bunun yanı sıra farklı etnik kimliklerin Azerbaycanlı şemsiyesi altında birleşmesi ülkeye çok büyük bir dinamizm katıyor. Hem Müslümanların hem de diğer farklı etnik kimlik ve dinlere mensup olanların Azerbaycan'ın yanında Karabağ için savaşmaları bunun en bariz örneğidir.
Har-ı Bülbül (çiçek şeklinde bir sembol) sadece Şuşa'da yetişir ve zaferin sembolü olarak Azerbaycan'da yaşayan her kesim bu sembolü yakasında taşır. Cumhurbaşkanlığı öncülüğünde gerçekleştirilen Har-ı Bülbül festivalinde Azerbaycan'da yaşayan bütün etnik kimlikler bir kültürel program icra ettiler ve zaferi birlikte kutladılar. Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev'in havaya yükselmiş olan yumruğunu demire dönüştüren, farklı etnik kimliklerin tek vatan ilkesi altında birleşmelerinden geliyor.
"İran'ın Karabağ zaferinden mutlu olduğunu söylemem"
44 günlük Azerbaycan-Ermenistan savaşında İran'ın Erivan yanlısı tutumunu neye bağlıyorsunuz?
Tahran yönetimi açıklamalarında Azerbaycan'ın kardeş bir devlet olduğunu birçok kez söyledi. Fakat söylem ve icraatları hiçbir zaman birbiriyle uyuşmadı. Kıyaslamak bile istemiyorum ama Türkiye, savaşın başından itibaren Azerbaycan ile tek yürek oldu. İran ise sanki Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si Ermenistan tarafından işgal edilmemiş gibi Erivan yönetimine her türlü desteği vermeye devam etti. İktisadi, siyasi ve kültürel ilişkilerini sürdürdü. İran ülkesinde varlık gösteren ve nüfusun yüzde 50'sini oluşturan Azerbaycan Türklerinin müteşekkil bir nüfus olması nedeniyle endişeli. İhtiyatlı demeyeceğim çünkü ihtiyatlı olsaydı denge politikası yürütürdü. Tahran bu 44 günlük Ermenistan ile yaşanan savaşta hava sahasını bile kapatmadı. İran'ın Azerbaycan'ın zaferinden mutlu olduğunu söyleyemem. Belki resimde mutsuz olmadığını göstermeye çalışıyor, ancak sözde ifadelere değil özde icraata bakmak gerekir. İran'da karayolu ile Ermenistan'a gönderilen silahların görüntüleri hala hafızlardadır.
"Yahudilerin en rahat yaşadığı ülke Azerbaycan'dır"
Türkiye'de tartışılan bir diğer konu da Bakü-Tel Aviv ilişkileridir. İlişkiler ne düzeyde ve bunun geçmişi nereye dayanıyor?
Çarlık ve Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler birliği döneminden beri Azerbaycan'da Yahudiler yaşamakta. Sadece Yahudiler değil, birçok etnik kimlik çok rahat bir şekilde yaşıyor. Her iki savaşta da hem sinagog hem kilise hem de camilerde Azerbaycan askerlinin zaferi için dualar yapıldı. Bu ülkeye olan aidiyeti gösterir ve Azerbaycan'ın hoşgörü kültürünün en somut örneğidir. Mesela 30 yıllık işgal ve onca şehide rağmen Bakü merkezdeki Ermeni kilisesi varlığını devam ettirdi ve hiçbir şekilde ne sözlü ne de fiziki olarak bir saldırıya maruz kalmadı.
Sorunuza eski İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nın birkaç sene önceki Bakü ziyaretinde söylediği bir sözüyle cevap vermek istiyorum. Netanyahu, "İsrail dışında Yahudilerin en rahat yaşadığı ve bir etnik kimliğe mensup oldukları halde dışlanmadıkları yegane ülke Azerbaycan'dır" dedi. Her iki savaşta da Yahudi kökenli Azerbaycan vatandaşları hem savaştı hem de hayatlarını kaybetti. Hatta hayatını kaybeden 22 yaşında bir genç Azerbaycan milli kahramanı unvanını aldı.
"Siyasi olarak Putin'in Paşinyan'a bir desteği olmadı"
Rusya'nın son savaşta daha önceki savaşlara göre pasif kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Rus lider Vladimir Putin'in Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ı cezalandırdığı görüşüne katılıyor musunuz?
Bunun da etkisi var ama tek neden bu değil. Putin, Paşinyan ile birlikte Batı'nın Ermenistan'da nüfuz alanının ne denli genişlettiğini gördü. Batı'nın istediği adayı sokaktan alıp yönetime geçirme gerçeği ile karşı karşıya kaldı. Oysa Rusya Ermenistan'ı kurduran ve en büyük destek sağlayan ülke. Moskova Ermenistan konusunda bir hayal kırıklığı yaşadı. Rusça dilinde eğitim veren okulların kapatılma talepleri, Rus askerlerin ülkeden çıkarılması gibi gelişmeler Putin'in Paşinyan'a karşı münasebetinde mesafeli davranmasına neden oldu. Rus lider güney Kafkasya'da çok vitesli bir politika seçme yolunu benimsedi. Dengeli bir şekilde Azerbaycan'ın meşru müdafaa hakkını kullanarak işgal edilen topraklarını geri alma sürecinde tarafsız kalma gayreti içerisinde oldu. Süreç içerisinde Ermenistan'a askeri yardımlarını sürdürmeye devam etti ama siyasi olarak destek vermedi.
"Erivan yönetimi bahaneler üretiyor"
Aliyev ve Paşinyan arasında barış görüşmeleri devam ediyor. Bu sefer nihai bir anlaşmanın olacağını öngörüyor musunuz?
Özellikle temel 5 maddede görüşme konusu ve Paşinyan'ın Ermenistan'daki açıklamalarından hareketle normalleşme süreci için Moskova'da bir araya geldiklerinde bir hayli ümitlenmiştim. Umudumu hala aynen muhafaza ediyorum. Ancak bu süreçte Ermenistan tarafında bir şey fark ettim. Erivan yönetimi sürekli bir şey söylüyor ama mekanizmaları dinamik bir şekilde hayata geçiremediği gibi hep bahaneler üretiyor.
"Çok aktif çalışan kurul haftada bir toplanıyor"
Siz aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesisiniz. Kurul hangi aralıklarla toplanıyor, güvenlik ve dış politikada ne kadar etkili bir yapıya sahip?
Güvenlik ve dış politikalar kurulu, kuruluş felsefesine uygun bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. Çok aktif bir şekilde çalışıyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile koordineli bir şekilde çalışmalarını yürütüyor. Akademisyenlerden müteşekkil olan ve bölge uzmanlarından oluşan kurul olması hasebiyle, şahsen son derece verimli çalıştığını düşünüyorum. Kurul mütemadiyen "Çankaya Çalıştayları" adında bölgesel sorunlarla ilgili hem uzman hem de sivil toplum kuruluşlarının da içinde olduğu çalışmalar yürütüyor. Bunların tümü raporlanıyor ve dosyalar halinde Sayın Cumhurbaşkanı'na arz ediliyor. Şahsen böyle bir kurul içerisinde yer aldığım için kıvanç duyuyorum.
Kurul hangi aralıklarla toplanıyor?
Kurul üyeleri her hafta bir araya gelip gelişmeleri değerlendiriyor.
© The Independentturkish